SENİRKENT’İN TARİHİ

İlk çağlardan itibaren Senirkent’in bulunduğu yerde önemli bir yerleşim merkezine rastlanmıyor. Senirkent ovasındaki höyükler, tarih öncesi yerleşim yerlerinin Popa Çayı çevresinde kurulduğunu göstermektedir. Senirkent ilçesi, tarihi dönemler içinde çeşitli medeniyetlerin etkisinde kalmıştır Senirkent ovasında toplam dokuz höyük vardır. Bunlar; Kırbağlar Höyüğü, Mandas Höyüğü, Güreme I Höyüğü (Ortayazı), Güreme II Höyüğü, Gençali I (Göl Kıyısı) Höyüğü, Gençali II (Köy İçi) Höyüğü, Ulaş (Aralık) Höyüğü, Tohum Kesen Höyük ve Garip Höyük olarak adlandırılmaktadır. Bu höyüklerde yapılan toprak üstü araştırmalarda elde edilen çanak-çömlek parçalarından, bölgede Kalkolitik (Taş-Maden: M.Ö. 4000-3000), Eski Bronz (M.Ö. 3000-2000) çağı insanlarının yaşadığı anlaşılmaktadır. Hitit kaynaklarında yöreden Pitaşşa olarak söz edilmesi, Hititlerin bu bölgeye kadar indiğini de göstermektedir. Frigler (MÖ. 750-690), Lydialılar (MÖ. 690-547) ve Persler (MÖ. 547-334), Makedonyalılar (MÖ.334-323), Seleukoslar, Pergamon Krallığı yöreye hakim olmuştur. Seleukoslar MÖ. l88’de Roma ordusuna yenilerek, Apameia (Dinar) Barışını imzalamış ve Toroslara kadar olan kısımdan çekilmişlerdir. Bundan sonra bölge Romalılar tarafından Pergamon Krallığına bırakılmıştır. Pergamon Kralı III.Attalos’un vasiyeti üzerine burası da çevre ile birlikte Romalılara verilmiştir. Romalılar çevredeki diğer yerleşim yerleri ile birlikte Senirkenti de MÖ.102-49 yılları arasında önce Kilikia Eyaletine daha sonra da Asia Eyaletine bağlamışlardır. MÖ.39 yılında Galat Kralı Amyntas’ın kontrolüne giren bölge MÖ.25 yılına kadar bu durumda kalmış, daha sonra Galatia Eyaleti içine alınmıştır. Pisidia bölgesinin kuzey batısında Frigya sınırına yakın olan Tymandos antik kenti bugünkü Yassıören Kasabası yakınlarındadır. Kentin kuruluş tarihi hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak kentin ismi, Ortaçağ kilise kayıtlarında Tymandos veya Tymandros olarak geçmektedir. Bu kentten herhangi bir kalıntı olmamakla birlikte Yassıören’de dağınık durumda bulunan Roma Dönemi mimari parçalar, kapı biçimli ve alınlıklı mezar stelleri ile Geç Arkaik Çağa (MÖ. 540/530-480) ait iki adet palmetli, bir adet sphenksli mezar steli Pisidia bölgesinin il sınırları içinde kalan kısmında çıkan Greko-Pers üslubundaki ilk örnekler olup çok önemlidir. Bölge Roma İmparatorluğunun MS. 395 yılında parçalanmasıyla Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) sınırları içinde kalmıştır. Türkler, Malazgirt Muharebesinden sonra Batı Anadolu’nun birçok kısmını ele geçirdiler. Senirkent ve civarı 1074 yılında Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından Anadolu’nun fethinde görevlendirilen Süleyman Şah ve Bizans İmparatoru VII. Mihail arasında yapılan anlaşma ile Selçuklu egemenliğine girmiştir. Ancak bu yörelerdeki Selçuklu egemenliği uzun süreli olmamıştır. Bizansın güçlü savunması ve Haçlı seferleri sebebiyle Türk egemenliği sağlanamamıştır. Ele geçirilen yerler Bizanslılar’la Selçuklular arasında el değiştirmiştir. II. Kılıç Arslan zamanında ll76 yılında yapılan Miryakefalon Savaşı ardından, Uluborlu ve Senirkent civarı 1182 yıllarında kesin olarak Selçuklu egemenliğine girmiştir. 130l yılında kurulan Hamitoğulları Beyliği hakimiyetine giren Uluborlu ve Senirkent civarı bu beyliğin egemenliğinde kalmıştır.

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra yöre Bizanslılarla Selçuklular arasında sık sık el değiştirmiştir. Senirkent, 1370 yılında Oğuzların Kayı boyundan gelen bir kısım Türkler tarafından kurulmuştur. Şeyh Ahmet Sultan, Elperek ve Turgut Babaların emrinde gelen Türkler bu topraklar üzerine yerleşmişlerdir. 1370 yılında kurulan Senirkent ve civarı 1381 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı Padişahı I. Murat, 1387 yılında Osmanlı Devletine katılan toprakları denetlemek amacıyla sefere çıkmıştır. Bu sefer esnasında Senirkent’ten geçerken kendisini karşılayanlar arasında bulunan Şeyh Ahmet Veli ile görüşmüştür. XIX.yüzyıl sonlarında Konya vilayeti, Hamid Sancağının merkez sancağına bağlı bir nahiye olarak yönetilmiştir. Tanzimat’tan sonraki idari yapılanma içerisinde de Isparta sancağına bağlı kaza statüsü kazanmıştır. Milli Mücadele yıllarında Senirkent’te, 17 Şubat 1920’de Bezirganzade Ali Efendi’nin başkanlığında, Başyiğitzade Süleyman Efendi, Meydanzade Hafız Mehmet Efendi, İdriszade Ali Efendi, Durmuşzade Tevfik Efendi, Yassıviranlızade Hüseyin Efendi, Tola Bayramzade Hacı Veli Efendi’den oluşan Müdafaa-i Hukuk Heyeti kurulmuş ve cepheye maddi ve manevi katkıda bulunulmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra Uluborlu ilçesine bağlı bir bucak olan Senirkent 1952’de ilçe konumuna getirilmiştir. İlçede günümüze gelebilen eserler arasında; Uluğbey Veli Baba Camisi, Veli Baba Sultan Türbesi bulunmaktadır. Ayrıca ilçede Tymandos antik kenti kalıntıları, Yassıören, Güreme, Garip, Tohumkesen, Aralık, Gençali höyükleri bulunmaktadır.

SENİRKENT’İN ETNİK YAPISI

“Senirkent yaklaşık 830 yıldır Türk kimliğini sürdürmüş bir beldedir. Senirkent’ten başka yerlere birçok göç olduğuna dair bilgi ve belgeler mevcuttur. Ancak göç aldığına dair (1935 yılında Güreme (Orta yazı) köyüne yerleştirilen Balkan göçmenleri hariç) elde bilgi ve belge yoktur. Dolayısıyla Senirkent halkının başka ırklarla karışmadığı söylenebilir. Bu durum 1914 yılında yayımlanan Konya Vilayeti Salnamesinde; “Senirkent kasabası halkının yüz gösterişi ve yapılan araştırmaya göre başka ırklarla pek az karıştıkları ve Türk ırkına mensubiyetleri anlaşılmaktadır.” şeklinde açıkça ortaya konmuştur.”

SENİRKENT’İN İSMİ

Senirkent adının, Asya’da bulunan Semerkant’tan kaynaklandığını savunan Hüseyin Namık Orkun, Isparta çevresinde Bayat, Kayı, İğdir, Afşar, Salur, Karkın, Kınık, Çavındır, Yüreğir, Beğdili, Eymir gibi Oğuz boylarına ait isimlerin yer adı olarak kullanılmasını “Biliyoruz ki eski Türkler nereye göçerlerse göç ettikleri yere evvelce geldikleri yerin adını verirlerdi. Yukarıdaki boy adları da bu geleneğin bir neticesidir. Ben Senirkent adının da bu şekilde adlanmış olduğunu zannetmekteyim” şeklinde açıklamaktadır.